11 Ekim 2011 Salı

Kemal Uludağ: "Ödüller bizi motive ediyor" / Röportaj

ANA. Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Kemal Uludağ ile seramik dalında almış olduğu ödüller hakkında keyifli bir söyleşi yaptım...





Biraz kendinizden bahseder misiniz?

1966’da Konya’nın Doğanhisar İlçesinde doğdum. Çocukluğum burada geçti. İlkokulu yine Konya’da ancak bu kez Sarayönü İlçesi’nde, Cumhuriyet İlkokulunda okudum. Lise öğrenimimi ilkokulda olduğu gibi Doğanhisar da, İmam Hatip Okulunda tamamladım. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünü kazandım. Yine Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisansımı tamamladım. Şu an ise daha sonraki çalışmalarımı yaptığım Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatla Fakültesi Seramik Bölümünde Yardımcı Doçent-öğretim görevlisi olarak görev yapıyorum.

Seramiğe olan ilginiz ilk olarak nasıl başladı?

Şöyle söyleyebilirim aslında, Ortaokul ve Lise yıllarım babamın görevi nedeniyle Konya’nın Doğanhisar İlçesinde geçti. Doğanhisar seramikçilerin bildiği üzere eski bir geleneksel çömlekçilik merkezidir ve hem üretim hem de belli etkinliklerle çömlekçiliğin yaşatılmaya çalışıldığı bir ilçedir. Benim yaşadığım yıllarda neredeyse her iki evden birisinin giriş katı ya da avlusunda yer alan derme çatma ek yapı, çömlekçi atölyesiydi. Fırsat buldukça, çocukça merakla ve hayranlıkla ustaları seyretmeye atölyelere giderdim. Şimdi hatırlamaya çalışıyorum da hiç çamura dokunmamıştım, dokunmaya cesaret edememiştim herhalde. Sadece izlemekle yetinmiştim ama farkında olmadan belki de bilinçaltına attığım bu ilgi, yıllar sonra tesadüfen ortaya çıktı.

Şimdiye kadar birçok farklı kurum ve kuruluştan ödüller aldınız. Geçtiğimiz günlerde de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 70. si düzenlenen Resim ve Heykel Yarışmasında, seramik dalında ödül aldınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz, bize biraz süreçten bahseder misiniz?

Tabi ki memnuniyetle… Bu devlet yarışmasından aldığım dördüncü ödülüm. Daha önce 1989, 1997 ve 2000 yıllarında bu ödülü aldım. Bunların yanı sıra farklı kurum ve kuruluşlardan aldığım ödüllere de baktığımız zaman, seramik dalında aldığım toplan on ikinci ödülüm bu. Ödüller tabi ki biz sanatçılar için önemli. Ödüller bizi daha çok motive eden, en azından yaptığımız çalışmaların doğruluğunu bir anlamda tescil eden, bize mutluluk veren ve en azından maddi manevi bize destek sağlayan bir güç kaynağı oluyor. Kendi adıma Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu ödülünü dördüncü defa almak beni çok mutlu etti. Bu yarışmada ödül alan işim Totem ismini taşıyor. Düzenleme diyebileceğimiz, yaklaşık iki metre boyunda, bir yirmiye bir metre ebatlarında, oldukça büyük bir iş aslında. Geçen gün bu eserle ilgili çekilen fotoğrafları da derledim ve facebookta tümünü yayınladım. Fotoğrafları derlerken gördüm ki ben ilk defa fiili olarak bu çalışmamı yapmaya 2008’in Temmuz ayında başlamışım. Şimdi bitirme sürecine de Eylül 2010 diye bakarsak ki öyle oldu, yaklaşık iki buçuk yıllık bir süreci kapsıyor. Bu eser eskiz ve taslak olarak ise 2008 yılında Avanos’ta gerçekleştirilen bir seramik sempozyumu sırasında boş bir anımda kafamda oluşmuştu. Ve sempozyumdan döndükten sonra 2008 Temmuz ayında çalışmalarıma başladım ve dediğim gibi yaklaşık iki buçuk yıllık bir süreçte tamamlayabildim ki büyük biri işti ve birazda zahmetli bir işti. Çalışmamın görsellerinden de anlaşılacağı gibi; burada benim kendi kullandığım figürlerim var, soyut insan figürleri… Gene bunları bir başka büyük işte,  konsept olarak kullandım ve “kadının kadına bakışı, kadının toplum tarafından birçok açıdan gözaltında olması, düşünsel anlamda baskı altında olması veya kadının toplumda kendini bu şekilde hissetmesi ve kendini bir anlamda bir şeylerin içine hapsetmesi" gibi; en azından değerlerle, fikirlerle, düşüncelerle, yani bir kadının toplum içindeki bastırılmışlığı veya kendini bastırması, kendini bir potaya bir hazneye hapsetmesi gibi bir süreci anlattım eserimde. Bu anlamda kadının toplumdaki yeri ve konumunu sorgulayan, ya da kendimce sorguladığım bir çalışma oldu. Ve evet, uzun bir süreçti fakat eser olarak istediğim sonucu aldım ve bunun karşılığında da bu ödülü kazanmış oldum.



Peki, bu yarışmada ödül alan eserleri bizler görebilecek miyiz?

Tabi ki… Kültür Bakanlığı net bir tarih söylemedi ama ekim ayı ortalarında Ankara Cermodern Sanat Merkezi’nde ödül töreniyle birlikte bir sergi yapılacak. Yaklaşık bir ay kadar da sergi orada ziyaretçiler için açık kalacak. Kültür Bakanlığı tarafından söylenen şey, bu sergi daha önce de olduğu gibi İzmir ve İstanbul gibi ana merkezlerde de açılacak.

Sizce bu tür yarışmaların ve sergilerin sanatçılar açısından önemi nedir ve verilen destek yeterli midir?

Şimdi tabi ki sanat alanında birçok ödül var. Ama ben kendi alanım açısından baktığım zaman maalesef çok az seramik yarışması olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan biri de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yıl 70. si yapılan Seramik Yarışmasıdır. Neredeyse Cumhuriyet tarihiyle başlayan bir süreçtir bu devlet yarışması. Daha önce resim-heykel olarak yapılıyordu. Seramiğin ayrı bir dal olarak bu yarışmalara katılması çok geç olmuştu. Bu anlamda şu anda bu yarışmaya, hem kapsam, hem verilen ödül, hem de maddi manevi büyüklük olarak tek seramik yarışması denilebilir. Bunun dışında bazı fabrikaların veya kurumların arada yaptığı seramik yarışmaları var. Bunlardan bir tanesini öğrencilere yönelik bizim kurumumuzun yaptığı Muammer Çakı Seramik Yarışması oluşturuyor. Birde İzmir Rotary Kulübü’nün yaptığı bir seramik yarışması var. Bunların dışında, Geleneksel olarak sürekli yapılan bir seramik yarışması yok. Bunlara bakıldığında seramik sanatı açısından yarışma çok az. Bu anlamda gönül ister ki daha fazla seramik yarışması olsa. Bu hem yeni sanatçıların kazanılması adına, hem daha iyi eserlerin kazanılması adına, Türk seramik sanatı açısından daha yararlı olurdu. Tabi ki bu yarışmalar daha önce de söylemiştim, bizi motive ediyor. En azından bu yarışmalarla emeğimizin karşılığını bir anlamda maddi manevi görmüş oluyoruz ve daha fazla üretmemizi, daha fazla bir şeyler ortaya koymamızı sağlayan bir kamçı oluyor bize.

Peki, tam da bu noktada şu soruyu sormak istiyorum: Avrupa’da seramiğe bakış nasıl ve ne gibi çalışmalar yapılmakta?

Biraz önce Türkiye’de çok az seramik yarışması olduğundan bahsettim. Bu Avrupa için de söylenebilir. Örneğin çok az seramik sergisi oluyor. Sanat galerileri ağırlıklı olarak resme yer veriyor. Yani bir sezonda on tane sergi açılıyorsa bunun sekiz tanesi resim sergisi oluyor. Ancak bir tanesi heykel ya da seramik olabiliyor. Kısaca, bu anlamda bu iş dünyada da böyledir. Resim daha popüler ve daha yaygın bir sanat alanı plastik sanatlar içerisinde. Daha sonra heykel sanatı geliyor. Ve en son olarak da seramik sanatı geliyor. Yani bizden çok farklı değil dünyadaki seramik sanatının durumu. Ama en azından şöyle bir şey var: Orda seramik sergileri daha aktif ve daha iyi duyuruluyor. Sadece bu açıdan bizden daha iyi oldukları söylenebilir.  

Şu an alanınızda gerçekleştirmek istediğiniz yeni çalışmalarınız ve katılmak için hazırlandığınız yeni bir yarışma var mı?

Şu anda herhangi bir yarışma için düşündüğüm bir çalışmam yok. Şimdi açıkçası genelde bu işi -en azından ben kendi adıma konuşayım- sanatçılar bir yarışma için yapmazlar. Ama iyi, özellikle sanatçıyı tatmin eden bir iş çıktığı zaman ki ben öyle yapıyorum yarışmaya katılır sanatçı. Örneğin bu iş sonuçlanmaya yaklaştığında içime sinmişti. Büyük ve etkili bir iş olmuştu. Ben tatmin oldum ve tatmin olduğum için yarışmaya katıldım. Yani bu anlamda böyle hedef belirleyip, şu yarışmaya katılayım ve şöyle bir şey yapayım düşüncesi olmadı bende. Kısaca, iyi bir iş çıkarsa, öncelikle ben tatmin olup beğenirsem ve bu anlamda eğer bir de yarışma olursa çekinmeden katılırım ve katılmakta isterim.

Son olarak yetiştirdiğiniz öğrencilerinize gelecekteki sanat yaşamları için nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?

Yani nasıl bir tavsiye… Biraz kalıp bir sözdür: Hangi işle uğraşırsanız uğraşın, eğer o işte başarılı olmak istiyorsanız araştırmak ve çalışmak… Yani başarmak için çalışmaktan başka bir yol yok.

Arif ANBAR
Anadolu Haber Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün fotoğrafı

Günün fotoğrafı
Yılkının özgürlüğü, Mahmudiye / Arif ANBAR