11 Ekim 2011 Salı

Türkiye ve kültür emperyalizmi

Toplumların temelini oluşturan iki unsur vardır: Kültür ve onun türevi olan dil. Bu iki unsur bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan ve toplumların yaşayabilmelerini sağlayan değerlerdir. Kaybedildiklerinde ise toplumun yozlaşması ve çözülmesi kaçınılmaz hale gelir.

Günümüz çağı globalizmin dünyaya empoze edilmesi ve “sözde gelişmiş, emperyalizmle beslenen toplumların” her toplumu kendileştirme amacı çağıdır. Bu açıdan bakıldığında gelişmemiş ya da gelişmesine izin verilmemiş toplumların kültür ve dil yapılarında çok ciddi bozulmalar görülmektedir. Bunun akabinde toplumsal bağlarda çözülmeler ve egoizme dayanan bireyselleşme ön plana çıkmaktadır. Bu iş emperyal küreselleşme doğrultusunda bilinçli bir kültür sömürüsü hareketidir.


***
Bu gün Türkiye kültür emperyalizminin neresindedir? Cevabı çok net: Tam ortasında! Peki, bunu nasıl ve en çok nerede görüyoruz? Cevabı çok açık; medya, kültürel yozlaşmaya en çok destek veren kurumdur. Pek çok program izliyoruz. Kaç tanesi bilgiye, görgüye, kültüre yönelik programlar? Kaç tanesi izleyici kitleye bilgi ya da kültür transferi konusunda çaba harcıyor? Ben söyleyeyim: Yüzlerce kanaldan sadece iki ya da üç tanesi. Onlarda çoğunluğa ulaşma gücü olmayan küçük ölçekli yayın kuruluşları.

***
Genel medyanın yaptığı yayın akışını inceleyelim. Sabah ve öğle saatlerinde kadın programları; akşama doğru diziler, evlilik ve yarışma programları; gecenin bir yarısında yayınlanan siyaset programları ve sabaha karşı seyrek rastlanılan sanatsal yayınlar…
Kadın programları dediğimizde kadınların toplumda ki konumları, hakları, eşitliği tartışılması anlaşılır. Ancak Türkiye'de ki yayın politikası kavga-gürültü üzerine inşa edilmiş bu programlar, özel yaşamı alelade teşhir etmekte, dolayısıyla “bilinçli olarak”  seviyesiz programlara dönüştürülmektedir.

Diziler, toplumda yer almayan ya da toplumun küçük bir kesimini oluşturan insanların yaşamlarına mevcut kitleyi özendirmekte, yarışma programları ise tam anlamıyla bilgiden uzak sadece şova yönelik ve zihin köreltici olmaktadır. İzlenmesi gereken siyaset programları ise çok az insanın uyanık olduğu zamanlarda; hele sanat içerikli yayınlar neredeyse uyanık insanların hiç olmadığı saatlerde yayınlanmaktadır. Belgesellerin televizyon yayın akışında yeri yoktur bile. Tabi RTÜK ceza vermediği sürece. Düşünün bir kere: Bir ülke var ki televizyonlara yayın akışında ki kuralsızlıkları nedeniyle "belgesel yayınlama" cezası veriyor. “Şaka gibi” değimini en iyi tanımlayan örnek budur sanırım.

***
İnternetin günümüzde ne kadar önemli ve yaygın olduğu su götürmez bir gerçekliktir. Hatta interneti hava ve su kadar yaşamsal gören kitlenin epeyce fazla olduğunu söyleyebilirim. Evet, internet gereklidir fakat doğru, bilgili ve bilinçli kullanıldığında.

İnternette yer alan sohbet odaları insanları tamamen bireyselleştiriyor ve toplumdan uzak, kendi içine kapanık insanlar haline getiriyor. Hatta insanlarda psikolojik sorunlara varan zararlar veriyor. Sadece bu değil tabi. Dilsel bozulmalara da yol açıyor. Sohbet yazışmalarında insanlar kelimeleri farklı harfler kullanarak yazıyor, eksikleştiriyor ve bunun akabinde yazınsal olarak dilin bozulmasına neden oluyorlar. İnternet kullanıcıları bunu daha sonra sözlü konuşmalarında da tekrarlıyorlar. Bunu yapan salt internet değil tabi. Cep telefonlarında da aynı durumu görebiliyoruz. Ayrıca ticari işletme isimlerinin yabancı sözcüklerden oluşturulması da ayrı bir espri konusu olarak karşımıza çıkıyor ve bununla beraber dilimizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz.

***
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür; ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır" der büyük önderimiz Atatürk. Tam da bugün için söylenmiş ve şiddetle önemsenmesi gereken bir söz... Kültürümüzü, dilimizi, tarihimizi globalizmin pençelerine bırakmayalım ve var gücümüzle koruyalım. Yok olmamak için, söz sahibi olabilmek için, bu büyük kültürü yaşatabilmek için
sahip çıkalım. Yozlaşmayalım!


Arif ANBAR
Okyanus Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün fotoğrafı

Günün fotoğrafı
Yılkının özgürlüğü, Mahmudiye / Arif ANBAR