12 Ekim 2011 Çarşamba

Çernobil’den sonra bir vaka daha: “Gayet sağlıklı”

Geçen hafta Türkiye’nin en büyük hatasının üretmeyi bir yana bırakıp, her anlamda sürekli tüketmesi ve başkaları tarafından tüketilmesi meselesine değinmiştim. Bu hafta aynı meseleyi günün anlamına göre irdeleyerek değerlendireceğim.
***
Çernobil faciasından sonra bilindiği üzere Türkiye’de - özellikle Karadeniz Bölgesi - radyasyonun etki alanına girmişti. Dolayısıyla bölgede radyasyonlu çay üretimi yapılıyordu. Bu konuda halkın içini rahatlatmak isteyen dönemin Ticaret Bakanı Cahit Aral bakın ne demişti: “Dinine, imanına inanan radyasyon var demez. Biraz radyasyon iyidir. Hatta ve hatta erkek Türk Milletine yakışır biçimde biraz radyasyonlu çay erkeğin gücünü artırır. Hiçbir zararı yoktur.” Kıssadan hisse şudur ki, dini imanı olan erkek adama radyasyon iyi gelir!
Şimdi bu cümleleri andırır bir cümle daha belirteceğim size. Eğitiminin bir kısmını yurtdışında tamamlamış yüksek tahsilli bir veteriner olan Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker diyor ki: “Avrupa’da etin ucuz olmasının sebebi domuz eti tüketimidir. İthal etten ben de yedim, gayet sağlıklı.” Bu cümle de insanların içini rahatlatmak, deyim yerindeyse kandırmak amacıyla ifade edilen bir cümledir.
Tam da bu noktada Eker’in çok iyi bildiği bir bilgi daha vereyim. Avrupa’da yetiştirilen hayvanların daha ağır çekmeleri için steroid hormonu kullanılır ve bu hormonun kullanımı oldukça yaygındır. Ayrıca bu hayvanların nasıl ve hangi koşullarda beslendiği de bilinmiyor.
Bütün bu söylemler ve son verdiğim bilgi ışığında şu soru sorulabilir: Domuz eti-yağı yiyen bir kültür tarafından nasıl beslendiği ve yetiştirildiği bilinmeyen, hormon kullanım ihtimali oldukça yüksek olan hayvanların Eker’in değimiyle “gayet sağlıklı” olma olasılığı var mı?
Radyasyonlu çayları içirerek, sağlığımızla göz göre göre oynandıysa, bugün ithal edilen hormonlu hayvanlar da sağlığımız için önemli bir tehlike arz etmektedir.
***
Zamanla tarımda zirveye oynayan ülkeler arasında Türkiye’de vardı. Şimdi tarımdan söz etmek mümkün değil. Zira buğdayı bile ithal eder olduk. Kısacası tarımı bitirdiler.
Temel uğraşlarımızdan olan hayvancılık açısından da kepazelik dolu bir bayram ayı yaşandı bu yıl. İlk kez hayvan ithal ettik. Amaç neydi? Haksız rekabet yaratarak yerli üreticinin ipini çekmek, hayvancılıktan elini, ayağını çekmesini sağlamak. Peki neden? Üreten Türkiye’yi her alanda ve anlamda tüketen, ithal eden, bağımlı bir ülke haline getirmek amaçlanıyor. Bu amacı gerçekleştirmek için çabalayanlar da halkın temel hakkı olan yaşama hakkını, sağlığıyla oynayarak hiçe saymaktan çekinmiyorlar.
***
Türkiye artık temel uğraşından biri olan hayvancılığı da bu yılki bayram itibariyle kaybetti. Artık kendimize yeten, dahası ihraç ettiğimiz eti şimdi, ithal ediyor, altın fiyatına yiyoruz. Ve en acısı da hastalık aşılanan etleri üstüne para vererek yiyoruz ya da daha doğru bir ifadeyle, yemek zorunda bırakılıyoruz.

Sağlıklı bayramlar…


Arif ANBAR
Sakarya Gazetesi
http://www.sakaryagazetesi.com.tr/yazar_haber.asp?yazar=22#yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün fotoğrafı

Günün fotoğrafı
Yılkının özgürlüğü, Mahmudiye / Arif ANBAR