11 Ekim 2011 Salı

Fırsat: Haydi yargı reformunu yapalım

Türkiye Cumhuriyeti demokrasisinin marjinalliğe kapalı bir demokrasi anlayışı olduğunu yıllardan beridir herkes söyler durur. Doğrudur da bu anlayış. Ancak bu sadece söylemden ibaret kalmaktadır. Türkiye demokrasisinin marjinalliğe kapalı söylemi vardır ama sürekli “sıra dışı” şeyler yaşanması gibi bir marjinalitesi(!) de vardır…

***
İlkler ve marjinallikler ülkesi Türkiye’de yeni bir gelişme daha yaşandı. Cumhuriyet tarihinde daha önce yaşanmamış, yargıyı ilgilendiren bir gelişme bu. Tarikat ve cemaat ilişkilerini soruşturmakta olan görev başındaki Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in odası basıldı ve şahsı gözaltına alındı. Bu da Erzurum Özel Yetkili Savcı Tarık Gür öncülüğünde; savcılar Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal’ın verdiği ortak kararla gerçekleşti. Böyle bir gözaltı yapılabilmesi için bir de ona kılıf bulunmalıydı. Tahmin edilebileceği gibi hiçbir günahı olmayan uçan kuşun bile yargılandığı “Ergenekon Davası” bunun için biçilmiş kaftandı. Cihaner “Ergenekoncu” iddiasıyla gözaltına alındı.

***
Bitmedi. Yaşanan ilkten sonra Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Cihaner’i tutuklatan Gür’ün özel savcılık yetkilerini kaldırdı. Ayrıca HSYK, Erzurum Başsavcısı Sinan Kuş, yukarıda belirttiğim dört savcı ve onlarla birlikte aramaya katılıp Cihaner’i tutuklayan polislere suç duyurusunda bulunma kararı aldı.

Bir gelişme daha: Yetkileri ellerinden alınan savcılar artık Ergenekon Davası Soruşturmasında da yer alamayacaklar.

***

Bütün bu gelişmelerden sonra bazıları yargıyı yıpratma amacı doğrultusunda “yargı içi çatışma başladı” polemiğini ortaya atacaklar. Birkaç gün sonra bakın medya da bu konu hakkında ne yorumlar yapılacak, yazılar yazılacak, TV programları hazırlanacak görün. Dahası şu iletide bilinçli hamlelerle verilecek: “Tarikatlara ve cemaatlere el uzatmaya yeltenen kim olursa olsun eli kesilir”. Bunun yanı sıra iktidar fırsatı hiç kaçırmadan olayın ardından “yargıya müdahale var, bu kabul edilemez” diyor.

***
Şimdi bu çok yönlü ucu olan çatışma ortamından yararlanmak isteyen hükümet hiç zaman kaybetmeden hasıraltından çıkardıkları “yargı reformunu” gündeme getirdi. İktidarın anayasayı değiştirmek ve yargı reformu yapmak istediği bilinen ve medyada sürekli tartışılan bir gerçektir. İşte bu kaos ortamı tam da iktidarın istediği koşulları taşıyor.
Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum: anayasa ve yargı konusunda düzenlemeler yapılması gerektiği su götürmez bir gerçektir. Ancak bu değişikliği yapmak isteyenlere ve amaca bakıldığı zaman samimiyetsizliğin hat safhada olduğu rahatça görülebilir.


***
Tehlikeli bir yargı reformu önerisi: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK’ ye Meclis tarafından üye seçilebilmelidir. Bu öneriyle birlikte yüksek yargının, siyasetin yönlendirmesine açılmak istendiği apaçık ortadadır.

***
Evet! Türkiye marjinalliklerin sözde kapalı olduğu, aslına bakıldığında hat safhada olduğu bir ülkedir. Fakat bu kadarı fazladır. Türkiye demokratik, çağdaş ve güçler ayrılığı üzerine kurulu olan bir cumhuriyettir. Yapılacak reformlar mantıklı, çağdaş, Türkiye hukukuna uygun; otoriter ya da totaliter olmayan düzenlemelerden oluşmalıdır. Yapılacak olan yenilikler siyasal duruştan uzak tamamıyla bağımsızlığı destekleyici niteliğe sahip olmalıdır. Türkiye üzerinde yapılmaya çalışılan çağdaş kurumları yıpratma ve ortadan kaldırma politikaları başlatılabilmiş olabilir ama başarıya ulaşamayacaktır.

Arif ANBAR / GÜNDEM
Eskişehir Anadolu Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün fotoğrafı

Günün fotoğrafı
Yılkının özgürlüğü, Mahmudiye / Arif ANBAR