12 Ekim 2011 Çarşamba

Referanduma doğru

Birkaç gün sonra Türkiye, tehlikeli bir dönemeçten daha geçecek. Tabi bu dönemeci kazasız mı geçecek yoksa şarampole mi yuvarlanacak bu da ayrı bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Dilerseniz önce, geçmişte Türkiye’nin başına gelen kazaları kısaca bir değerlendirelim… 1946’da Demokrat Parti’nin (DP) kurulmasıyla “demokrasiyi henüz içselleştirememiş” olan Türkiye, çok partili döneme geçmiş, 1950’de ise tek partili dönemde “devletin partisi” olan CHP’yi saf dışı bırakarak iktidarı eline almıştı. Zamanla ekonomik bunalım yaşamaya başlayan Türkiye’de dönemin hükümeti “Marshall Yardımı” alarak ilk kazasını yapmış ve bununla birlikte Türkiye günümüze dek borçlanmaya devam etmiştir.
Bir diğer kaza ise 12 Eylül 1980’de yaşanan askeri darbedir. Bu müdahale aslında ülkemizin demokrasisine yapılan bir müdahale olarak nitelendirilebilir. Bunun sonucunda 1981 anayasası hazırlanmış ve günümüzde kimsenin beğenmediği, demokrasiden uzak denilen bu anayasaya bir de “darbe anayasası” yakıştırması yapılmıştır. Ve bu gün hala aynı anayasayla yönetiliyoruz.
İşte, Türkiye’nin en keskin dönemeçleri ve sonucunda gerçekleşen kazalar bunlar…

***

Sonraki dönemeç, 12 Eylül 2010 günü yapılacak olan Anayasa Referandumu olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, haftalardır evet mi yoksa hayır mı tartışmalarıyla gündemin neredeyse tümünü işgal eden bu referandum da neye evet ya da neye hayır diyeceğimizi biliyor muyuz? Yoksa papatya falı misali, salt şansımıza güvenerek, “evet mi-hayır mı” diye mırıldanıp sona kalana mı karar kılacağız?
Şimdi neye evet ya da neye hayır diyeceğimize bir bakalım.
Öncelikle bir Anayasada bulunması gereken en temel unsur “demokrasi”dir. Oylanacak olan anayasanın hazırlanma aşamasına bakıldığı zaman, pekte demokrasi unsuruna rastlanmıyor. Neden peki? Çünkü bir Anayasa hazırlanırken toplum içerisindeki tüm grup temsilcileri çağırılır, görüş, öneri ve duyarlılıkları göz önünde bulundurulur ve sonuçta bir değerlendirme yapılır. Çünkü Anayasa bir “toplum sözleşmesidir.” Daha yolun başında demokrasiye uygun olmayan bu uygulama faydalı olmamıştır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, paket halinde olan bu Anayasa maddeleri tek tek oylanmamakta, bütün maddeler bir arada oylanmaktadır. Bu da aslında demokrasi de var olan seçme unsurunun pek göz önünde bulundurulmadığı anlamına gelmekte.
Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı bağımsızlığı her şeyin önünde gelmelidir. Hiçbir grup ve siyasi düşüncenin kontrolü altında olmamalıdır…
Yeni Anayasaya bu yönüyle de bir bakalım.
Yeni Anayasayla birlikte anayasa mahkemesi üye sayısı 11’den 17’ye çıkacak ve 6 üyeyi mecliste çoğunlu elinde bulunduran iktidar seçecek. Bir dönem iktidar partisinde görev yapan Cumhurbaşkanı daha önce 5 üye atamıştı. Sonuç olarak 17 üyenin 11’i salt iktidarın isteği doğrultusunda atanacak. Yani bununla birlikte yargı bağımsızlığından söz etmek pekte mümkün olmayacak.
Bu ana yasayla birlikte 12 Eylül darbecileri yargılanacak deniyor. Ve bunun geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla gerçekleşeceği söyleniyor. 12 Eylül darbecileri zaten 15. madde ile yargılandı. Herkes bir davada yargılanan kişinin tekrar o suçtan yükümlü tutulamayacağını bilir. Yani bu da aslında uygulanamayacak bir anayasa içeriğidir.
Oylanacak Anayasada, kadınlara ve çocuklara da yer verildiği söyleniyor ancak var olan ilgili maddeye birkaç kelime eklemekten ileri gidilmemiş. Örneğin, kadınların meclisteki sayısal varlığından söz edilmemekte ya da sokak çocuklarına yönelik bir önlem ve yenilik bulunmamaktadır.
***
Bir anayasa toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Zira oylanacak Anayasaya bakıldığında bu konuda bir belirsizlik söz konusudur. Bu nedenle aslında oylanacak yeni anayasada neye evet ya da neye hayır denileceği apaçık ortada. Burada yapılması gereken şey, duygularımızı bir kenara bırakıp partici değil, toplumcu düşünerek geleceğe yönelik “hayırlı” bir karar vermektir.
***
Bir tahmin:
SONAR araştırma şirketinin verilerine göre şuan referandum olsa yüzde 50.13 hayır, yüzde 49.87 evet çıkacak. Bu veriye göre, eğer referandumdan hayır çıkarsa iktidar erken seçimi gündeme getirebilir. Çünkü bu sonuçla birlikte iktidar ilk kez kaybedecek ve oyları hızla düşecek. Oy kaybını ve dolayısıyla koalisyon ihtimalini düşünmek bile istemeyen iktidar, erken seçimle birlikte bu süreci en az kayıpla kapatmak isteyebilir.


Arif ANBAR / MIH
Sakarya Gazetesi
http://www.sakaryagazetesi.com.tr/yazar_haber.asp?yazar=22#yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün fotoğrafı

Günün fotoğrafı
Yılkının özgürlüğü, Mahmudiye / Arif ANBAR